HÜSEYİN AVNİ DANYAL fun club
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


HOŞGELDİNİZ
 
AnasayfaKapıLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Trabzonu yaşamak

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Admin

Admin


Kadın
Mesaj Sayısı : 416
Yaş : 34
Nerden : izmirr
İş veHobiler : Ögrenci....
Lakap : M@V!$
Kayıt tarihi : 01/07/08

Trabzonu yaşamak Empty
MesajKonu: Trabzonu yaşamak   Trabzonu yaşamak Icon_minitimeC.tesi Tem. 12, 2008 4:57 am

Trabzon"da yaşayanlar pek bilmez, Trabzonlu olmanın Trabzon dışında yaşarken ki sorumluluğunu.



Çünkü siz orada Trabzonlularla; yani sizin gibi düşünen, yaşayan, hisseden insanlarla birliktesiniz. Aynı çisil yağmurun altında aynı manzaraya bakarak, aynı dili konuşup aynı mantık yürütmeleri ile yaşıyorsunuz. Onun için değil midir ki Trabzon"un gündelik hayatında olup bitenler dışardan bakınca fıkra diye anlatılır. Hâlbuki bu yaşam şeklini Trabzon"lu kanıksamıştır. O ,bunu fıkralara konu olsun diye değil, coğrafyanın ve kültürünün getirdiği zenginlikle yapar.



Sonra bir gün siz istemeseniz de gerek aile bağları gerek yaşam koşulları sizi bu coğrafyadan ve kültürden uzaklaştırır. Ve siz, sahip olduğunuz özelliklerle farklı topraklarda doğmuş, farklı kültürleri almış başka insanlarla yaşarsınız.



10 yaşımda Trabzon"dan ayrılıp Ankara"ya geldiğimde, mahalle arasında arkadaş edinmeye çalışırken nasıl sudan çıkmış balık gibi olduğumu hiç unutmam. Sadece Çarşı mahallesinde top oynayıp, Çömlekçi"de kurbanlık koyunların peşinde gezen, Ganita"da denize girip midye çıkartan bir çocuğun, o yıllarda orta Anadolu ağırlıklı nüfusa sahip bir kentte, daha hayatında deniz görmemiş insanlarla uyum sağlama çabasındaki acıyı ve yalnızlığı düşünün. Çocukluğumu bilmediğim oyunlar ve anlayamadığım şiveler ile geçirdim. Ama biz Trabzonlular çabuk uyum sağlarız. Bir iki yıl içinde ben de orta Anadolulular gibi konuşup onlarla aynı oyunları oynamaya başlamıştım bile.



Sonra eğitim ve iş hayatı. Seçtiğim meslek insan davranışları üzerine olduğu için, kendi kültürüme ve coğrafyama olan merakım daha da arttı. En azından o yıllarda kentimin futbol takımının yeterince popüler olması, benim ortalıkta dolaşıp ---- İşte ben bu kentin çocuğuyum ---- dememe neden oluyordu. Sonra sanat. Tiyatro, sinema, televizyon derken Trabzonlu olmanın genlerini fark etmeye başladım. Hırçınlık, acelecilik, çabuk öfkelenmek, pratik olmak, bana o coğrafyadan geçmişti. Bir düşünsenize deniz ve dağlar arasında Trabzonluya kalan yaşam alanını. Bizim düz tarlamız yok denecek kadar azdır. Çoğunlukla ya tepelerde ya da yamaçlardadır. İklim koşulları rahat ekip biçmene izin vermez. Deniz diğer denizlere benzemez. Ne zaman ne yapacağı belli değildir. Böyle olunca da Trabzonludan sakin olmasını beklemenin çölde kutup ayısı beklemekten bir farkı yoktur.



Daha sonraları bu enerjinin nasıl doğru kullanıldığını gördüm. Akıl, bilinç, zekâ ve hoşgörü ile. Çünkü bunu başaran birçok sanatçıyı, bilim adamını, politikacıyı, eğitimciyi bu kent büyüttü. Ve bunun altında yatan en büyük etken çok kültürlülüktü. Geniş bir mozaik var bu coğrafyada. Türk, Rum, Ermeni, Laz, Çerkez, Gürcü ile kocaman bir kültür yelpazesi. Dilleri, kültürleri, müzikleri, yemekleri ile. Bu yelpaze değil miydi; Bedri Rahmi Eyüboğlu"nu, Hasan Saka"yı, Cevdet Sunay"ı yetiştiren. 1701 yılında Trabzon"da yapılmış gravürlere ve resimlere bakın.

Bunlar kitaplarda belgeli.



Bugün, bütün bu zengin yelpazenin karşısına; şiddet yanlısı, terörize edilen, bilinçsiz ve en önemlisi işsiz gençleri çıkarttılar.Ve bütün bunları hesaplıca Ulusal gazetelerin ön sayfalarında kocaman puntolarla yazdılar.Trabzon dışında olmanın alın size bir zorluğu ve sorumluluğu daha. Sizler Trabzon"da birbirinizin yüzüne aynı sevgi, aynı akrabalık ve aynı toprağın insanı olmanın hoşgörüsü ile bakabilirsiniz. Ama Trabzon dışında insanlar sizin yüzünüze bu olayların potansiyel nedeni olarak bakar.

Yıllar önce yurt dışında doktora master"i yapan psikiyatrist bir arkadaşımdan bir olay nakletmek istiyorum. Ülkeyi gezmek için arkadaşım tren istasyonuna gider. Treni peronda beklerken su, sigara gibi ihtiyaçlarını gidermek için büfeye gidip geri geldiğinde treninin hareket etmiş ve peronda ilerlediğini görür. Elinde valiziyle koşmaya başlar. Düşer, dizkapakları dirsekleri yaralanır ama sonunda perondan ayrılmadan trene binmeyi başarır. Yerine oturur ve bütün bu olanlar için kendine kızar. Bilet kontrolü için görevliye biletini verdiğinde bindiği trenin yanlış tren olduğunu öğrenir. İlk istasyonda inip geri döner. Tren garına döndüğünde treninin hala istasyonda olduğunu görür.



Bu olay üzerine şöyle bir yorum yapmıştı arkadaşım; Yaşamda varmak istediğimiz hedefe ulaşmak için ne kadar çok acı çekip yaralanıyoruz. Ve bu acıların sonunda da hep yanlış trenlere biniyoruz. Halbuki bizi varmak istediğimiz yere götürecek tren hala istasyonda bizi bekliyor….



Bu kentin insanını ileriye götürecek doğru tren hala o kentte bizleri bekliyor. Tarihiyle, kültürüyle, coğrafyası ve iklimiyle...



Mart 2008





Sevgiyle Kalın

Hüseyin Avni Danyal.

kaynaklar:Trabzonu yaşamak 10
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://huseyinavnidanyal.yetkin-forum.com
 
Trabzonu yaşamak
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
HÜSEYİN AVNİ DANYAL fun club :: Köşe Yazıları-
Buraya geçin: